Yapışkanlı Sütyen Kaç Kere Kullanılır? Bir Kadının Küçük Mücadeleleri
Kayseri’nin sabahları, her zaman biraz daha soğuk, biraz daha sabırlı. Günün ilk ışıklarıyla uyanırken içimde hep bir heyecan vardır; belki de bugüne özel bir şey olur diye… Ama bu sabah, bu özel değildi. Birçok sabah gibi, uyanıp kalktım, bir fincan çay içtim ve sonra hayatıma devam ettim. Ama bu sabah, yapışkanlı sütyenim hakkında bir şey fark ettim ve tüm düşüncelerim bir anda onun etrafında dönmeye başladı.
İlk Kez Aldığımda: Heyecan ve Beklentiler
Bir gün, Kayseri’de alışveriş yaparken, uzun zamandır içimde biriken “kendine yatırım yapma” duygusuyla, vitrinde karşıma çıkan yapışkanlı sütyeni gördüm. Düşündüm, “Bunu denemeliyim. Belki de hayal ettiğim gibi her kıyafeti rahatça giyebilirim.” Her şey çok güzel görünüyordu. Küçük, pratik ve bir o kadar da umut dolu. Çünkü tüm bedenim bir şeylerin daha rahat olmasını bekliyordu. Bunu aldım, oradan çıktım ve heyecanla eve geldim.
Bana hep söylenirdi, “Kadınlar bazen sadece görünüş için bir şeyler alır, ama sonrasında hiç de bekledikleri gibi çıkmaz.” O an, hayatımda hiç karşılaşmadığım bir “beklenti” ile almıştım o sütyeni. Ama içimden “Bunu alırken çok doğru bir şey yapıyorum” diye geçirmiştim. Ve sonra ilk kez denediğimde, gerçekten de güzel bir his verdi. Şekil aldı, vücut hatlarım netleşti, kendimi daha özgür hissettim. O an, her şeyin mükemmel olacağına inanmak istemiştim.
İkinci Kez: Şüphe ve Hüsran
Ama zamanla, her şeyin kolay olduğu o ilk günler geçti. O yapışkanlı sütyen, zamanla ikinci kullanımda bana biraz daha zorlayıcı gelmeye başladı. İlk başta hiç zorlanmadım, fakat ikinci kullanımda yavaşça yapışkanın etkisinin azaldığını hissettim. Kendi vücudumla olan uyumuna dair şüphelerim büyüdü. O kadar güvenmişken, neden şimdi sanki bir şeyler eksik hissediyordum? Sütyen hala düzgün duruyordu ama artık kıyafetlerimde belirli hatalar vardı. İçimden bir şeyler kırılmaya başlamıştı.
Yapışkanlı sütyenin özelliği, rahat ve görünüşte harika olmasıydı, ama bir noktada dayanıklılığına dair şüphelerim de artıyordu. İçimde, “Yapışkanlı sütyen kaç kere kullanılır?” sorusu belirmeye başladı. Çünkü her seferinde biraz daha zorlanıyordum. Yapışkanı eski halinden daha az etkiliydi. Ya da belki de ben alışmıştım, farkında değildim. Her şeyin mükemmel olmadığına dair bir başka işaret, ve o an gerçekten hayal kırıklığına uğramıştım.
Üçüncü Kez: Hayal Kırıklığı ve Gerçekle Yüzleşme
Bir sabah, o sütyeni bir kez daha giymeye karar verdim. Ama bir şey vardı, yapışkanı iyice hissettim. Üzerimde tam durmadı, kaydı ve hareket ettikçe rahatsız etmeye başladı. Üstümü düzeltmeye çalışırken, aslında hem bedenim hem de düşüncelerim o kadar yorulmuştu ki… “Gerçekten bu kadar kolay mı?” diye sorgulamaya başladım.
O sabah, Kayseri’nin soğuk havası beni biraz daha içime çekti. Bedenim, kimseye yaranamıyormuş gibi hissediyordu. Yapışkanlı sütyenim, beni tam anlamıyla sarmıyordu. Sonra düşündüm, belki de beklentim çok büyüktü. Yani, sonuçta bir sütyenin mükemmel olmasını beklemek, belki de bana gerçek anlamda bir özgürlük getirmeyecekti.
İşte o an, sütyenin gerçek kullanım kapasitesini fark ettim. İlk günler mükemmel olsa da, zamanla yapışkanının gücü zayıflıyor, seni sarmıyor, seninle tam bir uyum içinde olmuyor. Belki de bu, hayatın gerçeğiyle yüzleşmekti. Bazen, başlangıçtaki heyecanı ve umutları kaybediyorsun. Ve bir şeyin ne kadar kullanıldığını bilmek, aslında o şeyin ne kadar gerçek olduğunu da sorgulatıyor.
Dördüncü Kez: Yeniden Başlama ve Umut
Bir süre sonra, sütyenimi atmaya karar verdim. Ama sonra bir sabah, yine ihtiyacım olduğunu düşündüm. Bu sefer, yapışkanlı sütyenimi temizledim, hafifçe ısındım ve ona yeniden bir şans verdim. Belki de hayatımdaki diğer şeylere olduğu gibi, ona da daha dikkatli yaklaşmalıydım. Sütyenin özellikleriyle barıştım, kabul ettim. Her şeyin mükemmel olamayacağını öğrendim. Ama yine de, bazı şeyler için şans tanımak gerektiğini fark ettim.
Yapışkanlı sütyenin kullanım ömrü sınırlıydı, ama her kullanımda bana küçük bir ders veriyordu: Gerçek, her zaman ilk bakışta parlamaz. Belki de, herkesin belirli bir sınırı vardı. Bu sütyenin de, tıpkı benim gibi, bir yeri vardı. Ne kadar çok kullanılırsa, o kadar fazla geçici hale gelir. Ama belki de bazen, geçici şeyler hayatın en güzel anı olabilir.
Sonuç: Gerçekten Ne Önemli?
Kayseri’nin akşam karanlığında, yavaşça dışarıda yürürken, o sütyenin ne kadar süre kullanılabileceği üzerine düşündüm. Bazen hayatta her şey geçici, her şeyin bir sonu var. Ama yine de, o sütyenin bana verdiği umut ve hayal kırıklığı, sadece bir nesneyle ilgili değildi. Hayatımda da her şey bir döngüydü. Bazen kaybolur, bazen yeniden başlar, bazen de gerçekleri kabul ederim.
Yapışkanlı sütyen kaç kere kullanılır? Bunu tam olarak bilemedim. Ama bildiğim tek şey, her şeyin kendi yolunda bir değeri olduğu ve bazen, bir şeyin sınırlı olduğunu kabul etmenin özgürleştirici bir tarafı olduğuydu.